İnönü’nün dileğini gerçekleştirebilecek bilim adamları

Bir süre önce Prof. Dr. Erdal İnönü “Ölmeden önce bir Türk bilim adamının Nobel aldığını görmek isterim” dedi. Bunu başarabilecek isimler olduğunu da söyledi. İşte Nobel’e yakın Türk bilim adamları

ÖNAY YILMAZ
Hayata gözlerimi kapatmadan önce bir Türkün Nobel ödülünü aldığını görmeyi ümit ediyorum.” Bu sözler, eski Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Erdal İnönü’ye ait. ABD’nin George Washington Üniversitesi’nde geçtiğimiz günlerde Türk-Amerikan Bilim Adamları Derneği’nin ilk toplantısına katılan Prof. Dr. Erdal İnönü, konuşmasında, bu dileğini dile getirmiş, ardından da Türk bilim adamlarının bu ödüle yakın olduğunu söylemişti.
Türkiye’de bilim politikalarının uygulanmasında öncü rolü oynayan, TÜBİTAK’ın mimarlarından İnönü, yurda dönüşünde kendisiyle yaptığımız söyleşide, artık ülkemizde de Nobel ödülü alabilecek Türk bilim adamlarının olduğunu söyledi. “Nasıl edebiyatta Orhan Pamuk’un adı geçiyorsa, bu insanlarımızın da adlarının geçmesi gerekiyor” diyen İnönü, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bizim insanlarımız arasında da tıpta, fizikte, kimyada, biyolojide Nobel ödülü alabilecekler var. Çalışmaları başarılı ve umut verici. Şimdiye kadar olmadı, eninde sonunda olacak; çünkü epey yaklaştık. Bence önümüzdeki 10 sene içinde, şimdi öyle diyorum, ABD’de ‘ölmeden göreceğim’ demiştim. Bilmiyorum hangisi doğru ama, herhalde birisi doğru olacak. Yunanistan edebiyatta, Pakistan ve Hindistan bilimde aldı. Türkiye’nin de alması gerekir.”
İnönü, fizik-matematik, tıp-biyoloji gibi alanlarda Nobel ödülü alacak bilim adamlarının kimler olabileceğini söylerken; Türkiye’deki kimya biliminin duayenlerinden Boğaziçi Üniversitesi ve TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’nde çalışmalarını sürdüren ve “Türk biliminin dünyadaki yeri” araştırmalarıyla tanınan TÜBA (Türkiye Bilimler Akademisi) Şeref Üyesi Prof. Dr. Bahattin Baysal da, yakın bir gelecekte kimya alanında Nobel’e yakın Türk bilim adamlarının kimler olabileceğini sıraladı. Baysal da bu konuda umutlu. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda yayımlanan makale sayısının sıfır olduğunu, günümüzde ise bunun 15 bine yükseldiğini anlatıyor. Baysal’ın kimya alanında söylediği isimlere, ODTÜ (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut da destek verdi.
Adları anılan bilim adamları ise Nobel konusunda iddialı sözler etmekten kaçınıyor. Belli ki pek çoğunun aklında böyle bir ihtimal var ama konuşurken tevazuyu elden bırakmamaya gayret ediyorlar.

AIDS ve diyabet tedavisinde yol alıyor ama Türkiye’de uygun laboratuvar yok
Prof. Dr. Metin Balcı Prof. Dr. Metin Balcı kanser, AIDS, diyabet gibi hastalıkların tedavisi için önemli konular üzerinde çalışıyor. Daha tıbbi deyimiyle “glikozidaz enzimlerini inhibe eden bileşiklerin sentezleri”. En büyük sıkıntısı, sentezlemiş olduğu bileşiklerin, tüm biyolojik aktivite testlerinin yapılabileceği tam teşekküllü bir laboratuvarın Türkiye’de olmaması. Nobel konusunda karamsarlardan biri: “Kimse Nobel için araştırma yapmaz. Kişinin çalışmaları onu Nobel’e götürebilir. İyi bir ekip, altyapı ve huzurlu bir araştırma ortamı şart. Bugünkü şartlarda bir Türk araştırıcının Nobel almasını zor görüyorum. Yabancılar mükemmel bir koşu bandında, biz ise engelllerle dolu bir yolda aynı hızda koşmaya çalışıyoruz.”
Balcı halen ODTÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü’nde öğretim üyeliği yapıyor.

Genetik hastalıkların DNA’ya verdiği zararı ortaya çıkardı
Prof. Dr. Miral Dizdaroğlu
Dizdaroğlu’nun başlıca araştırma konusu DNA hasarı, onarımı ve ilişkili hastalıklar. Özellikle son yıllarda yaptığı çalışmalarda, serbest radikallerin DNA’da yaptığı birçok değişikliğin kimyasal yapısını ortaya çıkardı. Bunları yapabilmek için kimyasal yöntemler geliştirdi. Bu yöntemleri kullanarak DNA’da oluşan değişikliklerin canlı hücrelerdeki DNA onarım enzimleriyle nasıl onarıldıklarını buldu. Çeşitli kanserlerde ve başka genetik hastalıklarda insan dokularındaki DNA’nın nasıl hasara uğradığını ve bu hasarların nasıl onarıldığını ortaya çıkardı. Nobel için ne düşünüyor? “Sayın İnönü’nün gelecekte Nobel ödülüne aday olabileceğimi düşünmesi onur verici. Bu ödüle layık olabilecek bilimsel çalışmaların geniş kapsamlı olup tüm insanlığa büyük yarar getirmesi gerekir. Benim çalışmalarımın Nobel’e layık olup olmayacağına ancak başka bilim insanları karar verir ve aday gösterebilir.”
Dizdaroğlu ABD Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü DNA Teknolojisi Grubu’nun başkanlığı yapıyor. Bugüne dek yayımlanan 190 makalesine, 8 bin 700 atıf yapılmış.

Çevreye zarar vermeyen, az enerji isteyen yöntemler üzerine çalışıyor
Prof. Dr. Yusuf Yağcı
Yağcı’nın çalışmaları, ileri teknoloji polimer (plastik) malzemelerin elde edilmesinde sentetik yöntemler geliştirme ve özellikle çevreye uyumlu ve az enerji gerektiren yöntemler üzerinde yoğunlaşıyor. Yağcı yakın gelecekte bir Nobel konusunda pek umutlu değil: “Türkiye’nin bilimin gelişmesinde önemli mesafeler katetmesine rağmen henüz yakın bir gelecekte Nobel ödülü çıkarabilecek bir düzeye ulaştığını sanmıyorum. Ancak önümüzdeki 20 yıldan sonra belki birkaç aday çıkabilir. Bunun en önemli nedeni yerleşik bir bilim geleneğinin oluşmamasıdır”
Yağcı, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü’nde görev yapıyor.

“Bu problemi çözmek ödül almaktan daha önemli”
Prof. Dr. Nihat Berker
56 yaşındaki Berker İstanbul doğumlu. Şu anki araştırma konusu yüksek sıcaklık süper iletkenliğini temel fizik prensiplerinden çıkarmak. Berker “Yakın zamanda yüksek sıcaklık süper iletkenliğinin temel kuramını tamamlayacağımıza inanıyorum” diyor: “Benim için bu problemi çözmek Nobel ödülünden daha önemli. Bu çalışmamız Nobel alabilecek güçte. Nobel ödüllerinde tanıtım ve kampanya önemli. Bu ödülü almak güzel bir şey ama, alamamak da insanı üzmemeli. Yüksek sıcaklık süper iletkenliği kuramının peşinden koşan yüzlerce insan var. Şimdiye kadar kimse çözmemiş ama ben çözeceğime inanıyorum. Bana, ‘Bahse girer misin?’ diye sorarsanız, herhalde girmem…”
ABD’nin ünlü üniversitelerinden kısa adı MIT olan Massachusetts Institute of Technology’de 20 yıl öğretim üyeliği yapan Berker, halen İTÜ Fizik Mühendisliği Ana Bilim Dalı başkanlığı görevini yürütüyor. Bir yandan MIT’de ders vermeye de devam ediyor.

Sürtünmesi olmayan malzeme geliştirdi, aşınmayı ve enerji kaybını önleyecek
Prof. Dr. Ali Erdemir
Erdemir ultra sert karbon film kaplama ile, motor ve makinelerde enerji harcamasını azalttığı, sessiz çalışma sağladığı ve dişlilerin ömrünü birkaç kez artıran sürtünme katsayısını sıfıra indiren buluşuyla tanınıyor. Sürtünmesi olmayan bir malzeme geliştiren Erdemir’in bu çalışması, uygulama safhasına geldi. En geç bir yıl içinde sanayide kullanılacak. Bu buluş sürtünmeyi ortadan kaldırarak makinelerde zamanla meydana gelen aşınmayı ve yüzde 30 oranındaki enerji kaybını önlüyor. Erdemir’in “büyük ödül ile ilgili yorumu şöyle: “Nobel’i millet olarak içimizden birilerinin alabilmesi çok iyi olacak. O çizgiye çok yaklaştığımızı düşünüyorum. Benim çalışmalarım o ödüle layık olabilir mi bilemiyorum ama, sayın İnönü’nün beni Nobel için düşünmüş olması bile çok güzel bir şey.”
Erdemir, ABD Enerji Bakanlığı’na bağlı Argon Laboratuvarı’nda çalışıyor.

“Kendimi aday görmüyorum, benim başka bir adayım var”
Prof. Dr. Yavuz Nutku
Nutku ünlü bilim adamı Profesör Albert Einstein’ın kendisi kadar ünlü İzafiyet Teorisi’ne yaptığı katkılar ve getirdiği yeni yorumlarla tanınıyor. Nutku da, İnönü’nün favori Nobel ödülü adaylarından ama kendisi aynı fikirde değil: “Ben kendimi bu ödüle aday görmüyorum. Ama size başka bir isim verebilirim. Benim fizikteki adayım ABD’de çalışan Prof. Dr. Ataç İmamoğlu’dur.” Nutku, TÜBİTAK Feza Gürsey Temel Bilim Araştırmaları Enstitüsü’nde çalışmalarını sürdürüyor.

Kansere karşı ilaçlar üzerinde çalışıyor
Prof. Dr. Ayhan S. Demir
Demir, organik kimya alanında grup çalışmaları yürütüyor. Araştırma grubuyla yaptığı çalışmalar, yeni ilaç temel maddeleri, kimyasal ve biyoteknolojik yöntemlerle eldeleri, yeni antikanser ilaç uygulamaları konularını kapsıyor. “Bu ödül ülkelerin ekonomik, bilimsel, kültürel, sosyal kalkınmaları ile doğrudan ilintilidir. Türkiye için önümüzde çok uzun yol var. Türk kökenli olup yurtdışında çalışmalarını sürdüren, Nobel alabilecek bilim insanlarımız var fakat bu işler için de uluslararası lobicilik çok önemli.”
Demir, ODTÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü’nde görev yapıyor.

Özgür Şahin
Atomların yapısını gösteren mikroskop yaptı, İnönü ondan çok umutlu
Genç bilim adamlarımızdan Şahin (24), İnönü’nün gelecekteki adaylarından. Şubat 2005’te dünyanın önemli bilim dergilerinden Scientific American’da yer aldı. Şahin’in yaptığı atomik kuvvet mikroskobu, atomları flu şekilde gösteren mevcut mikroskopların aksine, ayrıntılı ve açık görüntü sağlıyor. Bu icadı ona Ekim 2004’te 50 bin dolarlık bir para ödülü de kazandırdı. “Sayın İnönü’nün hakkımda böyle düşünüyor olması gurur verici. Ancak böyle bir ödül için yaptığım çalışmaların çok önemli etkilere yol açması gerekir. İyi bir araştırıcı olacağımı düşünüyorum ama daha fazlası için yorum yapmam olanaksız” diye konuşuyor. Şahin şu anda ABD’de Stanford Üniversitesi’nde doktora yapıyor.

“Nasıl Nobel alırız?’dan önce gelen şeyler var”
Prof. Dr. Levent Toppare
Polimer kimya alanında yaptığı çalışmalarla tanınıyor. Araştırdığı konuların başlıcaları arasında iletken polimerler ve bu polimerlerden yapılan elektrokronik cihazlar geliyor. Toppare, Nobel ihtimalinden çok ülkedeki bilimin durumuna dikkat çekmek istiyor: “Türkiye gibi kalkınmakta olan ülkelerden de bu ödülü alanlar çıkmıştır ve o ülkenin bilim kaderini değiştirememiştir. Dolayısıyla bugün tartışılması gereken konu ülkemizde bilime ve araştırmaya nasıl önem vereceğimizdir. Sanırım bize düşen görev ‘Nasıl bir Nobel ödülü alırız?’ endişesinden ziyade, bu ödüle giden yol ve süreci gelecek kuşaklara ‘Nasıl hazırlayabiliriz?’ olmalı.”
Toppare, ODTÜ Kimya Bölümü’nde öğretim üyeliğini sürdürüyor.

Prof. Dr. Gazi Yaşargil
Prof. Dr. Levent Toppare

Halen ABD’de yaşayan Diyarbakır doğumlu 80 yaşındaki Yaşargil’in buluşları tıp dünyasında önemli gelişmeler olarak nitelendiriliyor. Nöroşirürjide rakipsiz kabul ediliyor ve Nobel ödülü alması gereken bir bilim adamı olarak gösteriliyor. Tıpta “mikroskobik cerrahi” denen tekniği ilk defa o yaptı. Mikroskop altında beyin ameliyatı gerçekleştiriyor. Bunun dışında geliştirdiği ve cerrahi alanda tıp dünyasına kattığı birçok yeniliğin de sahibi.

“Bağışlanan karaciğeri 20 saat koruyan ve nakleden ilk kişi”
Prof. Dr. Münci Kalayoğlu
Karaciğer nakline getirdiği yenilikler ve evrensel ölçüde tekniklerle, alanının dünyadaki önde gelen bilim adamları arasında yer alıyor. Binin üzerinde karaciğer nakli gerçekleştirdi. 1983’te Wisconsin Üniversitesi’nde kurduğu Karaciğer Nakli Bölümü’nün başkanlığını yürüten Kalayoğlu’nun önemli dergilerde yayınlanmış 182 bilimsel makalesi bulunuyor. Aynı üniversiteden Prof. Philip M. Farrell yüzlerce insanın hayatını Kalayoğlu’na borçlu olduğunu belirterek, “Kalayoğlu bağışçının organını 20 saat boyunca koruyabilme ve transfer etmeyi başarabilmesi açısından dünyadaki ilk kişidir” diyor. Kalayoğlu da Nobel konusunda temkinli konuşanlardan: “Elbette her bilim adamının en büyük rüyası Nobel ödülü almaktır. Şimdiye kadar bu ödülü alan Türk maalesef yok. İnşallah ileride böyle bir şeref bizlere de nasip olur. Ama ben kendimi Nobel’e aday olacak durumda görmüyorum.”
Kalayoğlu, ABD’de Wisconsin Üniversitesi’nde görev yapıyor.

Şişmanlığın tedavisini bulmasına az kaldı
Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil
43 yaşında olan Harvard’lı Türk bilim adamı Hotamışlıgil, 18 yıldır şişmanlığın tedavisini bulmak için araştırmalar yapıyor. Şişmanlık, şeker ve kalp hastalıklarına yol açan toplam altı gen bulan Hotamışlıgil’in, bulduğu son iki gen üzerinde yapılacak değişiklikler başarılı olduğu takdirde, önümüzdeki birkaç yıl içinde şişmanlığı tedavi imkanı doğacak. Harvard Üniversitesi Genetik ve Kompleks Hastalıkları Bölümü başkanı olan Hotamışlıgil’in tıp dünyasında ses getirecek tek çalışması bu değil. Bu genlerle oynandığı takdirde şişmanlık ve bunun yol açtığı kalp, şeker ve astım hastalıklarının da önlenebileceğini tespit etti. Hotamışlıgil, İnönü’nün kendisini aday göstermesi konusunda “Onun gibi son derece kıymetli ve saygın bir bilim insanının çalışmalarımızı bu düzeyde algılaması ve bu nazik iltifatı yapması son derece onur verici, yüceltici bir durum” diyor. “Ben bilimsel olarak henüz alacak çok yolum olduğuna ve bu yolun sonunun nereye çıkacağının asla bilinmeyeceğine inanıyorum. Özellikle bir bilim insanının katkılarının bu düzeyde bir ödülle fark edilmesinin çok çok uzun bir süreçte (10-15 sene gibi) gerçekleşmesi, bu sürecin pek çok değişkenin etkisinde gelişmesi, bilimsel olarak zamanın sınavından geçmesi, yeni sahalar ve perspektifler açılmasına bağlanması ve daha pek çok sayılması güç değişkene bağlı olması nedeni ile, bugünden müjdelenmesinin olanaksız olabileceğini düşünüyorum. Ancak burada en önemli olan, artık bizim ülkemizin bu ödülleri almasalar da, dünya bilim haritasında şu veya bu şekilde anlamlı bir yer edinmeye aday olacak kapasitede insanlar yetiştiriyor olmasıdır.”

Related Posts