Gurbetçinin dram öyküleri, basari hikayelerine dönüsmeye basladi

Bundan tam 42 yil önce basladi onlarin hikâyesi. Anadolu?da kendilerine aydinlik bir gelecek göremeyen vatandaslarimizin, daha iyi bir gelecek beklentisi ile ilk kez Almanya?ya gitmeye basladiği yil olan 1961?den bugüne dile kolay tam 42 yil geçmis. Eğitimsiz ve sadece fizik gücüne dayali isçi sinifi olarak kara trenlerle Almanya?nin yolunu tutan birinci nesil, bugün ya emekli ya da artik hayatta değil. Avrupa?da bayrak artik ikinci nesilde, birinci neslin torunlari yani üçüncü nesil ise Avrupali Türker?in genç yüzünü temsil ediyor. Türklerin Avrupa?ya göçü denilince, ilk akla gelen ülke tabiî ki Almanya. Avrupa?nin hemen hemen her ülkesinde is adamindan, isçisine; öğrencisinden, doktoruna; akademisyeninden, mahalle bakkalina kadar Türkler ağirliklarini her geçen gün arttiriyor. Ancak Almanya, gerek göçün ilk adresi olmasi, gerek farkli alanlardaki etkinlik, gerekse nüfus yoğunluğu açisindan adeta ikinci bir Türkiye?yi andiriyor.

Almanya?da göç eden Türklerin ilk adresi ve en yoğun olduklari bölge, Kuzey Ren Vestfalya eyaleti. Ünlü Ruhr havzasi ile kömür yataklarinin bulunduğu bölge olan Kuzey Ren Vestfalya Türkiye?den gelen isçilerin ilk çalisma mekânlarindan birisi. Şimdilerde tasfiye asamasina gelen Ruhr?daki kömür yataklari, bundan 40 yil önce Alman sanayisinin en önemli itici gücü olarak Türk isçilerine kucak açmisti. Almanya?daki ilk yillar gurbetçi Türkler açisindan elbette kolay olmadi. Dilini, kültürünü ve yasam tarzini hiç bilmedikleri, farkli bir dinden olan insanlarin yaninda, vasifsiz isçi olarak çalismaktan bahsediyoruz. Konum böyle olunca, itilip kakilmak, ikinci sinif hatta üçüncü sinif insan muamelesi görmek ve elbette ayakta durabilmek için ölümüne çalismak kaçinilmaz oluyor. İste Almanya?daki ilk neslin hikâyesi bu açidan dram yüklüdür. Eğer bu ülkeye gelen isçi ailesini getirememisse, bu dram hikâyesine bir de ayrilik acisini eklememiz gerekiyor. Bölünen aileler, gurbetten bir türlü para biriktirip dönemeyen babalar, hatta Türkiye?deki ailesini unutup orada yeni bir yasam kuran kocalar. Türkiye?nin Almanya basta olmak üzere Avrupa?ya göç tarihi eğer bir gün yazilirsa, söze dramla baslamak gerekiyor.

Türkiye?nin göç tarihine bakildiğinda ya da gurbetçi kavrami ele alindiğinda ilk akla gelen kelimelerden birisi ?kesin dönüstür.? Yani yeterli birikimi yaptiktan sonra isçiler memleketlerine göre döner ve yatirimlarini burada yapar. Bu duruma birçok örnek vermek de mümkün. Hepimizin çevresinde, yurtdisindan kesin dönüs yapmis ve adlarina ?Alamanci? dediğimiz insanlar vardir. Ancak 42 yillik göç tarihinin ortaya çikardiği ikinci ve daha önemli bir gerçek var, o da artik Avrupa?daki Türklerin büyük bölümünün yasadiklari ülkeleri ikinci bir vatan olarak benimsemeleri. ?Kisinin asil memleketi doyduğu yerdir? vecizesinde olduğu gibi artik Avrupali Türkler bir gün geri dönmek yerine, geçimlerini sağladiklari ülkelerde kalici olmak istiyor. Bu durum da beraberinde farkli talepleri getiriyor. Birçok gurbetçi artik Türkiye?den değil, yasadiği sehirden ev aliyor. İnsanlar ölülerini gömebilmek için müslüman mezarliklari olsun istiyor. İste göç tarihindeki bu anlayis ve tavir değisikliğinin en önemli sebebi, baslangiçta anlattiğimiz dram hikâyelerinin yerlerini yavas yavas basari hikâyelerine birakmasindan ileri geliyor. Artik medyaya yansiyan bir gurbetçi drami hikâyesi varsa, buna karsilik en az üç basari hikâyesi var. Elbette uyum ve entegrasyon sorunlari devam ediyor ancak gelinen noktada Avrupa ülkelerine, Anadolu tabiriyle ?kara isçi? olarak giden vatandaslarimiz artik yönetimleri belirleme ve etkileme gücüne ulasti.

Gurbetçi artik seçme ve seçilme hakkina sahip!
Peki hangi alanlarda Türklerin varliği hissediliyor? Öncelikle nüfus ve buna bağli olarak vatandaslik. Merkezi Almanya?nin Essen sehrinde bulunan Türkiye Arastirmalar Merkezi Vakfi?nin (TAM) 2002 yili sonu verilerine göre Almanya?da 1 milyon 912 bin Türk vatandasi yasiyor. Buna Alman vatandasliğina geçmis 730 bin Türk?te eklenince, rakam 2 milyon 642 bine ulasiyor. Bu da Almanya?nin toplam nüfusunun yüzde 3,2?sine tekabül ediyor. 730 bin Türk asilli Alman vatandasinin seçimlerde oy kullanma hakki olduğu düsünülürse, bir zamanlarin ?misafir isçilerinin? nasil bir yönetim belirleme gücüne ulastiklari daha iyi anlasilabilir. Almanya Türklerin en yoğun ülke olduğu için bu verileri ortaya koyduk ancak Avrupa geneline bakildiğinda da, Türklerin ulastiği gücün sadece bu ülke ile sinirli kalmadiği daha net görülüyor. Avrupa Birliği ülkelerinde (Almanya dâhil) toplum 3 milyon 772 bin Türk vatandasi yasiyor. Ve bunlarin 1 milyon 272 bini yasadiklari ülkelerin vatandasliklarina geçmis. Yani seçme ve seçilme haklarina sahipler. Nüfusa oranla kiyaslandiğinda Türklerin vatandasliğa geçme orani en yüksek olan ülke yüzde 64.4 ile Hollanda. Almanya?daki oran ise yüzde 27.6 civarinda.

Kara isçiler isveren oldu!
Ülkedeki bu Türk nüfusunun etkili olduğu en önemli alan ise is dünyasi. Yine TAM?in son verilerine göre Almanya?da toplam 56 bin 800 Türk is adami faaliyet gösteriyor. Bu is adamlari 100?ün üzerinde bransta faaliyette. Gurbetçi is adamlari yilda ortalama 26 milyar EURO ciro yaparken, bünyelerinde 290 bin kisiyi istihdam ediyor. Bu istihdamin büyük çoğunluğu da Almanlardan olusuyor. Bu da gösteriyor ki, 40 yil öncesinin kara isçileri artik isveren konumuna yükselmis. Türk girisimcilerin Almanya?daki konumlari böyle.

Avrupa geneline bakildiğinda tablo daha da netlesiyor ve gelinen nokta ortaya çikiyor. Bütün Avrupa?da toplam (2002 sonu itibariyle) 82 bin 300 Türk girisimci faaliyette. Toplam ciro 35 milyar Euro ve toplam istihdam sayisi da 411 bin kisi. Avrupa?daki Türkler?in girisimciliklerini gösterdikleri bir diğer alan ise Türkiye?den kalma bir aliskanliğin sonucu denebilecek, mahalle bakkallari. TAM?in verilerine göre Avrupa sehirlerine dağilmis toplam 35 bin 200 Türk bakkali faaliyet gösteriyor. Bu bakkallarin yillik toplam cirosu ise 14. 1 milyar Euro. Türkiye?de büyük marketlerin devreye girmesinden sonra eski havasi kalmayan mahalle bakkallari artik dev hiper marketlerden bikan Avrupali tüketicinin yeni gözdeleri arasinda. Çünkü bu bakkallarin esas müsterileri Türkler değil, Avrupali tüketiciler. 1970?li yillarda Avrupali Türklerin gida ihtiyacini karsilamak için, Tante Emma (Emma Teyze) sloganiyla bilinen küçük büfelerle baslayan bakkallar artik yerli yabanci tüm mahallelinin gida ihtiyacini karsiliyor.

Avrupali Türklerin gittikçe artan etkinliklerinden söz ederken, siyasete değinmemek olmaz. Seçme ve seçilme hakkini vatandas olarak kazanan gurbetçiler artik siyasette de büyük oynamaya basladi. Siyasette Türkler?in ağirliğinin en fazla hissedildiği ülke ise Hollanda. Bu ülkenin ulusal parlamentosunda Türk kökenli dört milletvekili görev yapiyor. Sosyal Demokratlardan Nebahat Albayrak, Hristiyan Demokratlardan Coskun Çörüz ve Nihat Eski ile Liberallerden Fadime Örgü?nün parlamentosunda bulunduğu Hollanda?da ayrica yerel yönetimlerden 100?ün üzerinde Türk asilli göçmen görev yapiyor. Belçika?da da parlamento ve senatoda Türk vekiller var. Cemal Çavdarli Belçika parlamentosuna giren ilk Türk asilli göçmen olurken, Fatma Pehlivan?da iki dönemdir Belçika senatosunda görev yapiyor. Bunlara Alman Parlamentosundaki Dr. Lale Akgün ve Leyla Onur?u eklemek gerekiyor. Sonuç olarak Gurbetçi Türklerin 42 yillik Avrupa macerasi, uyum ve entegrasyon konusunda devam eden sorunlara rağmen dram hikâyelerinden, basari hikâyelerine doğru dönüsmeye devam ediyor.

Seyyar saticiliktan pastirma oskarina!
Hilmi Selçuk Almanya?daki ilk gurbetçilerden. Hamburg?a isçi olarak gelmis ancak bununla yetinmeyerek is adamliğina soyunmus. İlk isi ise seyyar saticilik. Uzun süre Almanlardan seyyar saticilik belgesi alamamis. Pesinden zabitalarin kosturduğu günleri daha dün gibi hatirliyor Hilmi Selçuk. 37 yillik girisimcilik yasaminda bir çok kez batip tekrar çikan Hilmi Selçuk simdilerde Avrupa?nin gida oskarini kazanmanin mutluluğunu yasiyor. 1997 yilinda Frankfurt yakinlarinda Taunus daği eteklerinde kurduğu tesislerinde ünlü Kayseri pastirmasini üreten Selçuk, geçtiğimiz mart ayinda gida dalinda Avrupa?dan ödül aldi. Selçuk Gida dalinda her yil Almanya?da yapilan ve 6 ülkeden 478 gida firmasinin katildiği yarismada pastirmalariyla altin madalyaya layik görüldü. Gida gibi Avrupalilarin son derece hassas olduğu bir alanda çok önemli bir ödül kazanan Selçuk, Avrupalilara Türk pastirmasini sevdiren adam olarak taniniyor.

Din görevlisiydi Parlamenter oldu!
Cemal Çavdarli 29 yildir Belçika?nin Gent sehrinde yasiyor. Eskisehir İmam Hatip Lisesi mezunu olan Çavdarli aslen Afyon Emirdağli. Daha doğrusu Belçika?da sayilari 100 bine yaklasan Emirdağlilardan birisi. Onun 29 yillik Belçika macerasi, din hizmetiyle geçmis. Son görevi ise Gent Üniversitesi?nde İslami İlimler alaninda okutmanlik. Cemal Çavdarli son genel seçimde Belçika Sosyal Demokratlar?indan gelen teklif üzerine milletvekilliğine adayliğini koyar. Yedek listeden seçilen Çavdarli kendi önündeki bayan milletvekilinin bakan olmasiyla birlikte asil olarak parlamentoya seçilir. Çünkü ülkedeki sisteme göre bakan olan parlamenterin milletvekilliği görevi sona eriyor. Belçika tarihindeki ilk Türk asilli parlamenter olarak görevine baslayan Çavdarli, sivil toplum alanindaki faaliyetini artik Meclis?e tasimak istiyor. Belçika?daki dinler arasi diyalog çalismalarini baslatan isimlerden olan Çavdarli, bu misyonunu Parlamentoya?da tasiyarak, son yillarda Avrupa?da gittikçe artan yabanci düsmanliği faaliyetlerine karsi bir alternatif ortaya koymak istiyor.

Related Posts

1 Comment

Comments are closed.