PROF. DR. REMZİYE HİSAR
Prof. Dr. Remziye Hisar, birçok ilke imzasını atmış bir Türk kadını. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın kimyacısı olmasının yanısıra, Fransa’nın Sorbonne Üniversitesi’nden mezun olan ilk Türk kadını..
1992 yılında yitirdiğimiz Remziye Hisar, tipik bir Cumhuriyet kadınıydı. Dünyaca ünlü fizikçi Feza Gürsey ve Milletlerarası Pisikoloji Cemiyeti’nin tek Türk azası psikiyatrist Deha Hanım’ın annesi Remziye Hisar, 1902 yılında Üsküp’te dünyaya gelmişti..
Davutpaşa’daki üç yıllık Mekteb-i İptidayiyi bir yılda başarıyla tamamlayıp mezun olmuş ve dokuz yaşında ilk şahadetnamesini almıştı. Daha sonra, İttihat ve Terakki Mektebi ve Emirgan, İnas Rüştiyesi’ne devam eder. Çok sevdiği Türkçe öğretmeninin İstanbul Darülmuallimatı’na transfer olmasıyla, öğrenimini bu okulda sürdürür. 15 Temmuz 1919 tarihinde bu okulun Darülfünun’a hazırlamak üzere oluşturduğu iki sınıflık bölümünden birincilikle mezun olur. Sınıfın iyi öğrencileri arasında yeralan Remziye Hisar, küçük sınıflardaki öğrencilere geometri ve matematik dersleri vermeye başlar. Mezun olmasının ardından Darülfünun’un kimya bölümüne kaydını yaptıran Remziye Hisar, kimya bölümünü yeğlerken Türkiye’yi temsil eden bir ismin bulunmamasının kendisini üzmüş olmasından ötürü seçtiğini yakınlarına anlatır. Kız öğrencilerin erkek öğrencilerden ayrı saatlerde ders aldığı bu dönemde, öğretmeni ve okul arkadaşlarıyla birlikte Bakü’ye gider. Ve birden bire bir savaşın tam ortasında bulur kendisini. Kafkasya’daki savaşlar ve Bakü’de kendilerine gereksinim olmadığını öğrenmek bile onu yıldırmaz ve bir erkek öğretmen okulunda öğrencilere ders verir. Ancak, terslikler ve şanssızlıklar birbirini izler Sovyet Rusya’nın Azerbaycan’ın bağımsızlığına son vermesi ile orada tanışıp evlendiği eşi Doktor Reşit Süreyya Gürsey ile birlikte İstanbul’a döner. İlk çocuğunu dünyaya getirmesinin ardından, Adana’da Darülmuallima’ya müdür olarak tayin olan Remziye Hisar, çocuğunu annesine bırakarak Adana’ya gider. Güç koşullarda çalışmasını sürdürmek zorunda kalan Hisar, eşinin tedavi için Paris’e gitmesinin ardından, bilgisini geliştirmek için Paris’e gider. Adını bilim dinyasında duyurmak amacı ile Sorbonne’da kimya bölümünde öğrenim görmeye başlar. Biyokimya sertifıkası alan Hisar, Paris’te Maarif Vekaleti’nin verdiği bursla öğrenim görür. Doktorasına başlayacağı dönemde bursu kesilen Hisar, Erenköy Lisesi’ne kimya öğretmeni olarak atanır. Öğrenimini yarım bırakmak zorunda kalarak yurda dönen Remziye Hisar, zorlu bir çaba sonucunda doktorasını yapmak üzere 1930 yılında yeniden Paris’e gider. Eşinden boşanan ve Paris’e kızı ve kardeşiyle giden Remziye Hisar, günlerini çalışmaya verir. Doktora tezini tamamlamasının ardından, Türkiye’ye döner. 1933 – 1936 yılları arasında İstanbul Üniversitesi’nde kimya ve fıziko kimya doçenti olarak görev yapar. Daha sonra, Ankara Hıfsısıhha Müessesesi’ne farmakodinami şubesi hayati kimya mütehassısı olarak atanır. 1947 yılında İTÜ Makine ve Kimya doçentliği görevine başlayan Hisar, 1959 yılında profesör olduktan sonra 1973 yılında da, emekliye ayrılır.
KUMARI YASAKLAYAN İLK KADIN MUHTAR
ATATÜRK’ÜN ÖDÜLLENDİRDİĞİ KADIN
GÜL ESİN AYDIN
1933 yılında Türkiye’nin ilk kadın muhtarı seçilen Gül Esin Aydın, Çine İlçesi, Karpuzlu Bucağı’nın muhtarlığını yaptığı dönemde Atatürk tarafından ödüllendirilmiştir.
Muhtar olmasının ardından kahvehanelerde kumar oynamayı yasaklayan Gül Esin, kız kaçırma olaylarını önlemiş ve nikah işlerini düzene sokarak da büyük başarı elde etmişti.
KORE SAVAŞINI GÖRÜNTÜLEYEN KADIN
İLK TÜRK KADIN FOTOĞRAFÇISI
SEMİHA ES
1956 yılında Tifdruk tekniği ile basılan Hayat Dergisi fotoğraf dünyamıza yeni değerler kazandıran bir dergi oldu. Derginin birinci sayısında Hikmet Ferudun Es’in Malatya’dan yolladığı bir yazı dizisi yayınlanmaya başlamıştı. Bu röportajı fotoğraflarıyla zenginleştiren ise; Semiha Es idi..
Bu ikili daha sonra, Kongo, Hollywood yıldızları, kadın gözü ile Tahran isimli çalışmalara Hayat Dergisi bünyesinde imza attılar.
25 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nda Kore Savaşı’na katılmak üzere 4 bin 500 kişilik silahlı birliğin Birleşmiş Milletler emrine verilmesi kararlaştırıldı. Hürriyet Gazetesi, savaşın görüntülenmesi için, Semiha Es’i görevlendirdi. 11 Kasım 1950 tarihinde gazetede verilen Kore eki ile Türkler savaşı Semiha Es’in objektifınden izleme olanağına kavuştu.
İLK KADIN DOKTOR
KURTULUŞ, BALKAN VE 2. DÜNYA SAVAŞLARININ DOKTORU
SAFİYE ALİ
Osmanlı İmparatorluğu döneminde çeşitli hizmetleriyle tanınmış bir ailenin kızı olan Safiye Ali, 1891 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiş, özel eğitiminin yanısıra Amerikan Kız Koleji’nden mezun oldu. Balkan savaşı günlerinde cepheden getirilen pekçok yaralıyı görüp doktor olmaya karar verir. Ancak; onun bu isteğini gerçekleştirmek zor olacaktı. Çünkü; o yıllarda bir kadının tıp öğrenimi görmesi olanaksızdı. Oldukça yetenekli ve başarılı bir kişi olarak dikkatleri çeken Safiye Ali, dönemin Maarif Vekili Şükrü Bey’in desteği ile Almanya’ya tıp eğitimine gönderilir. Bu ülkede kadın ve çocuk hastalıkları üzerine ihtisas yapan Safiye Ali, Kurtuluş Savaşı’nın sona erdiği günlerde yurda döner ve hemen işe başlar. Kısa sürede Cağaloğlu’nda açtığı klinikte tedaviye başlayan Safıye Ali, o dönemin ünlü doktorlarından Besim Ömer Paşa, Akil Muhtar ve Operatör Emin Bey’den büyük destek görerek süt ve bakımevlerinde çalışır. Ayrıca Türkiye’yi yurtdışındaki tıp kongrelerinde temsil eden Safiye Ali, bir zaman sonra sağlık nedeniyle eşiyle birlikte Almanya’ya gider ve mesleğini burada sürdürür.
İkinci Dünya Savaşı günlerinde Almanya’da yara alanların ve hastaların bakımını üstlenen Ali, savaşın ardından Türkiye’ye döner. Yakalandığı kanserden kurtulamayan Safıye Ali, 1952 yılında yaşamını yitirir.
İLK AVUKAT
SÜREYYA AĞAOĞLU
Yassıada’da hukuk profesörü babasını savundu..Hür Fikirleri Yayma Derneği’nin kurucusu..Çocuk Dostları Derneği’nin kurucusu..Milletlerarası Hukukçular Komisyon’u üyesi..Milletlerarası Barolar Birliği Yönetim Kurulu İdari Heyeti Üyesi.. Yazar.. Kadın hakları savunucusu..
Süreyya Ağaoğlu, tarihimize ilk kadın avukat olarak geçmiştir. 1989 yılında 85 yaşında yitirdiğimiz Ağaoğlu, yaşadığı dönemin en cesur entellektüel kadınlarından birisiydi. 58 yıl süreyle avukatlık yapan Süreyya Ağaoğlu, hukuk Profesörü Ahmet Ağaoğlu’nun kızıydı. Lise yıllarında sınıfta cumhuriyet rejiminden söz ettiğinde, arkadaşlarının: gavur olarak çağırdığı Süreyya Ağaoğlu, avukat olmayı kafasına koyar. Hukuk fakültesine kaydını yaptırmak istediğinde ise; engellerle karşılaşır. O yıllarda kız öğrenci olmadığından, üniversitenin rektörü olan Haldun Taner’in babası Selahattin Bey’e başvurur. Dönemin kadınlarının henüz çarşafla dolaştığı bir zamanda başını bile kapatmadan görüşmeye giden Ağaoğlu, Selahattin Bey’e fakülteye girmek istediğini söylediğinde, odanın içinde kahkahalar yankılanır. Ancak; Süreyya Ağaoğlu, bu direnişin ardından kendisi gibi avukat olmak isteyen 3 arkadaşını daha götürünce, Size hemen fakülteyi açalım cevabını alır. O yıllarda öğleden önce erkeklere, öğleden sonra ise; kadınlar ders izleyebiliyor ve oldukça da yorucu olduğundan, fakültenin çabası yalnızca bir dönem sürmüş. Başını kapatmamakta direnen Ağaoğlu’na erkekler, Başını açma dediklerinde verdiği yanıt: Ben açıyorum, sen bakma oluyormuş. Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Süreyya Ağaoğlu, avukatlığının yanısıra sıkı bir kadın hakları savunucusu olur.
1948 yılında Berlin, Milletlerarası Hukukçular Komisyonu Üyesi olan Ağaoğlu, Hür Fikirleri Yayma Derneği, Çocuk Dostları Derneği’nin de kurucusu..
1949 yılında Milletlerarası Barolar Birliği Yönetim Kurulu İdari Heyeti’ne seçilen Ağaoğlu, 1960 ihtilalinin ardından Yassıada Davaları’nda babasının avukatlığını üstlenerek hukuk savaşı verir.
Süreyya Ağaoğlu, Adli Mülahazat adlı İngilizce bir etüt, Londra’da Gördüklerim ve Bir Hayat Böyle Geçti isimli kitapların yazarı.
İLK KADIN HEYKELTRAŞ
SABİHA BENGÜTAŞ
Heykellere şekil veren ilk kadın parmakları Sabiha Bengütaş’a ait. O Türkiye’nin ilk kadın heykeltraşı olarak tanınıyor. Atatürk, İsmet İnönü, Abdülhak Hamid, Ahmet Haşim, Bedia Muvahhit gibi tarihte iz bırakan pekçok kişi onun parmaklarında yoğurduğu çamurla abideleşti.
1910 yılında dünyaya gelen Sabiha Bengütaş, babasının Şam’da görevlendirilmesiyle eğitimini Şam’da Fransız Katolik Okulu’nda yapmış. İstanbul’a dönmelerinin ardından Köprülü Fuat Paşa Okulu’na devam edip mezun oldu. Küçük yaşlarda güzel sanatlara ilgi duyduğundan henüz liseyi bitirmeden 16 yaşındayken Sanayi-i Nefise Mektebi in resim bölümüne kaydolmuş. Kendi kendisine antik bir büstü kopya eden Sabiha Bengütaş’ın bu yaptığını gören heykel öğretmeni, kendisinin yaptığına başta inanmadıysa da, daha sonra ikna olunca onu destekleyip okulun heykel bölümüne ilk kız öğrenci olarak alınmasına yardımcı oldu. Yeteneği kısa sürede farkedilen Bengütaş, okulunu birincilikle bitirdi. Roma Güzel Sanatlar Akademisi’nde ihtisas yaptı. İtalya’da büyük deneyimler kazanan Sabiha Bengütaş, Taksim Meydanı’ndaki Atatürk abidesini yapan ünlü İtalyan heykeltraş Canoci’nin asistanlığını yaptı. Abdülhak Hamid’in torunu Emin Bey ile evlenen Sabiha Bengütaş, kocasının diplomat olması nedeniyle birçok yabancı ülkede bulundu, mesleğini bu ülkelerde sürdürdü.
Geleneksel Galatasaray sergisine 1925 yılında katılan ilk kadın sanatçılardan biri olan Bengütaş, 1938 yılında Atatürk ve İnönü için açılan heykel yarışmasında birincilik aldı. Atatürk heykeli Çankaya Köşkü’nün bahçesinde, İnönü heykeli ise; Mudanya’da bulunmaktadır. Uzun yıllar çalışmasını sürdüren Bengütaş, 1992 yılında yaşamını yitirdi.
(Sabiha Hnm,1910 Yilinda dogmustur.Duzeltmenizi
dilerim. Vet.Hek.M.Hakan Boyar )
Izmir
Gönderen Boyar’a teşekkürler
İLK KADIN MUHASEBECİ
İLK KADIN BANKA MÜDÜRÜ
İLK KADIN EKONOMİ DOKTORU
ATATÜRK’ÜN YURTDIŞI EĞİTİMİNE GÖNDERDİĞİ KADIN
İCLAL ERSİN
Türkiye’de kadın olarak pekçok ilke imzasını atan İclal Ersin, ilk kadın muhasebeci, ilk kadın banka müdürü ve ekonomi doktorudur.
1928 yılında Türkiye İş Bankası’nda muhasebeci olarak göreve başlayan İclal Ersin, İş Bankası’nın kurucusu Celal Bayar tarafından Atatürk’e ilk kadın muhasebeci olarak tanıtılınca, Atatürk’ün ilgisini çekmiş, en büyük arzusunun yurtdışında eğitim almak olduğunu söylemesi üzerine, Türk kadınının gelişmesine ve iş yaşamında yer almasına çok önem veren Atatürk tarafından 1939 yılında Cenevre’ye eğitime gönderilir. Türkiye’de meslek gelirlerinin vergilendirilmesi başlıklı tezini Fransızca olarak hazırlayıp doktorasını tamamlar ve 1941 yılında Türkiye’ye dönüp Türkiye’nin ilk iktisat doktoru ünvanını elde eder. İş Bankası’nın Ankara Merkez Şubesi’nin Teftiş Servis Şefliği, İstanbul-Beyoğlu ve Galata şubelerinde kontrolörlük görevlerinin ardından, 1953 yılında açılan İş Bankası Nişantaşı Şubesi müdürlüğü görevine atanır ve on yıl süreyle bu görevde kalır. Böylece Türkiye’nin ilk kadın banka müdürü ünvanını da elde etmiş olur.
İLK KADIN SAVAŞ PİLOTU
ŞENAY GÜNAY
Türkiye’de uçağa binen ilk kadın Belkıs Şevket Hanım’dır. (1912) Türkiye’nin ilk uçağını kullanan kadın ise; Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçe’dir. Türkiye’nin ilk kadın askeri pilotu yine Sabiha Gökçe’dir. Atatürk’ün Türk kadınının her alanda başarılı olabileceğine inandığını, buna örnek olarak da kendisini yetiştirmek istediğini söylemesi üzerine 1935 yılında havacılığa başlayan Sabiha Gökçen, Sovyetler Birliği’nde Yüksek Planör Okulu’nu bitirdikten sonra, planör öğretmenliği yaptı. Türk havacılık tarihi ilerleyen yıllarda başka kadın pilotları da yetiştirdi. Bunlardan birisi var ki, bir ilke imza attı. Şenay Günay, ilk kadın savaş pilotumuz olarak tarihe geçti.Demokrat Merkez Parti’nin kurucu üyelerinden de olan Şenay Günay, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin ikinci sınıfında okurken, Hava Harp Okulu’na kız öğrenci alınmasına dair çıkan yasadan yararlanarak 1956 yılında bir kız arkadaşı ile birlikte Hava Harp Okulu’na girer. İki yıl eğitim alan Günay,Asteğmen olarak mezun olduktan sonra; İzmir-Gaziemir’deki Uçuş Okulu’na gider. Bu okuldan sonra; Eskişehir Jet Filo Komutanlığı’nda eğitimine devam eden Günay, jet brövesi alarak jet pilotu oldu ve 22 yıl süreyle Türk Hava Kuvvetleri’nde hizmet gördü.
İLK KADIN SENDİKACI
ZEHRA KOSOVA DURMAZ
13 GÜN İŞKENCEDE KALAN, 45 GÜN FALAKAYA YATARILDIĞINDAN 6 AY TEDAVİ GÖREN, TÜTÜNCÜLER KRALİÇESİ
Zehra Kosova Durmaz, Türkiye’nin ilk kadın sendikacısıdır. 1928 yılında illegal bir tütün işçisi olarak ilk sendikal faaliyete başlayan Durmaz, çalışmalarını 1946 yılında Ferit Kalmak başkanlığında tütüncüler kendi sendikalarını kurana değin yoğun ve illegal biçimde sürdürdü. Sendikacılık yaptığı dönemde 13 gün işkencede kalan Durmaz, 45 gün falakaya yatırılmış ve bu nedenle 6 ay tedavi görmüştür. 1950 yılında sendikanın kapanmasıyla birlikte tutuklanan ve 1951 yılında 16 ay Harbiye Askeri Cezaevi’nde tutuklu kalan Durmaz, hapisten çıkınca sendikal yaşama yeniden dönmüştür.
İLK KADIN MUHABİR
İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİNİN TEK KADIN ÜYESİ
SELMA RIZA
Selma Rıza, ilk kadın gazetecidir. Avusturya’lı bir anne ve Türk bir babanın kızı olan Selma Rıza, Osmanlı döneminin kültür ağırlıklı bir ailenin kızıydı. 1877 yılında ilk Osmanlı Parlamentosu’nda görev almış olan babası Ali Rıza Bey, diplomat olarak görev yaptığı Avusturya’da tanıştığı ve daha sonra müslüman olan Naile Hanım ile evlenir. Yedi çocuğu olan çiftin, en küçük kızları olan Selma Rıza, özel öğretmenlerin denetiminde dersler alır ve 19. yüzyıl sonlarına doğru ailesinden gizli olarak İstanbul’dan kaçar ve Paris’te bulunan Jöntürk liderlerinden ağabeyi Ahmet Rıza’nın yanına gider. Sorbonne Üniversitesi’ne giden Selma Rıza Paris’te yaşadığı 10 yıl boyunca Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye olur. Bu cemiyetin tek kadın üyesi olan Selma Rıza, Fransızca olarak Paris’te yayınlanan Meşveret Gazetesi de ve Türkçe olarak yayınlanan Şura-yı İmmet gazetesinde çalışır. 1908 yılında Meşrutiyet’in ilanının ardından İstanbul’a dönen Selma Rıza, dönüşünden sonra gazetecilik yapmadı ancak, Kızılay’ın kurulması için çalışmalara katıldı. Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti olarak bilinen bu kuruluşun yönetimindeki fikirler ile hemfikir olmayınca 5 yıl boyunca genel sekreterliğini yaptığı bu kuruluştan ayrıldı. 1931 yılında 59 yaşında ölen Selma Rıza’ın kaleme aldığı iki romanı var.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN İLK KADIN BAKANI
Prof.Dr. TÜRKAN AKYOL
Cumhuriyet döneminin ilk kadın bakanı, 1971 yılında kurulan partilerüstü Nihat Erim Hükümeti’nde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı olarak görev alan Prof. Dr. Türkan
Akyol, Başbakan Nihat Erim tarafından parlamento dışından atanmıştı. Bakanlığının sekizinci ayında hükümet içinde çıkan anlaşmazlıklardan ötürü 11 Bakan ile birlikte görevinden istifa eden Akyol, istifasının ardından Ankara Üniversitesi Rektörlüğü’ne seçildi ve
1983 yılında SODEP’in kurucusu olarak siyasete atıldı. Halen serbest doktorluk yaparak yaşam sürdürmektedir.
İLK KADIN BÜYÜKELÇİ
FİLİZ DİNÇMEN
Filiz Dinçmen, 1939 Zonguldak doğumlu. Ankara Kız Lisesi’ni bitirdikten sonra;
Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun olan Dinçmen 1961 yılında Dışişleri Bakanlığı, BM Dairesi 3. katibi oldu. 1982 yılında Hollanda Lahey Büyükelçisi olan Dinçmen,
1984 yılında Strasbourg’da Avrupa Konseyi Türkiye Daimi Temsilcisi oldu. 1988 yılında ise; bakanlığın ilk kadın müsteşar yardımcısı ve 1991 yılında bakanlık sözcüsü oldu. Filiz Dinçmen’e göre kadın katkısı olmazsa ülke kalkınamaz. Kadınların Türkiye’de tüm haklara ulaşması ve toplumun gelişmesine, kalkınmasına yardımcı olmaları, bu yolda sorumluluk yüklenmeleri bir zorunluluktur.
İLK KADIN MÜZECİ
SENİHA SAMİ
Türkiye’nin ilk kadın müzecisi Seniha Sami’dir. Türkiye’de Batılılardan sonra;başlayan müzecilikte Cumhuriyet tarihinin ilk uzmanlık görevini alan kadın müzeci Seniha Sami’nin ailesinden gelen bir birikimi vardı. 1886 yılında dünyaya gelen Seniha Sami, küçük yaşlarda Türkçe’nin yanı sıra İngilizce, Fransızca ve Farsça’yı öğrendi. Atatürk’ün Cumhuriyet’in ilk yıllarında eğitime yön vermek üzere Amerika’dan getirttiği profesörlerin eserlerini tercüme eden Seniha Sami, Topkapı Sarayı Müzesi’nin yönetimine atanarak ilk kadın müzecimiz olmuştur.
İLK KADIN MİLLETVEKİLİ
BENAL ARIMAN
Seçilme hakkını kullanan ilk kadın olan Benal Arıman, 1935 yılında Atatürk’ün meclisinde bileğinin hakkıyla kazanan ilk kadın milletvekilidir. İzmirli gazeteci Tevfik Nevzat Bey’in kızıdır. Sorbonne Üniversitesi’nde edebiyat eğitimi alan Arıman, daha sonra İzmir’de Halk Partisi’nde görev almış, kadınların partilere girmediği o yıllarda, latin alfabesinin öğrenilmesi ve yaygınlaşabilmesi için çaba harcıyordu. Daha sonra, milletvekili seçilen Arıman, belediye ve parti üyeliğinden sonra, bir kadın olarak konumundan ötürü hiçbir rahatsızlık yaşamamış olduğunu dile getirmektedir. 16 yıl süreyle kadın milletvekili olarak görev yapan Benal Arıman, hamileliği döneminde yıllık izinlerini kullanıp gizlice doğum yapmış ve hamileliği esnasında TBMM’de bulunmamayı uygun görmüştür.
İLK KADIN HEMŞİRE
ESMA DENİZ
Esma Deniz, 1924 yılında Amerikan Hastanesi Hemşirelik okulunu bitirmesinin ardından, Amerika’da New York Columbia Üniversitesi, Teachres Colege’e giden Deniz, 1929 yılında mezun olduktan sonra, bir yıl Amerika’da kalarak çalışmasının ardından yurda dönerek hemşireliğini sürdürdü. Esma Deniz, 73 yılını hemşireliğe adadı. 95 yaşında hayata gözlerini yuman Deniz, 1943 yılında açılan Türk Hemşire Derneği’nin kurucularından olup bu derneğin 18 yıl süreyle başkanlık görevini üstlendi. Türk hemşirelerini Uluslararası Hemşireler Birliği’nde temsil eden Esma
Deniz, Türkiye’nin Toplum Sağlığı Hemşiresi ünvanına sahipti. Kızılay Özel Hemşirelik Lisesi’nin organizasyonunda görev aldı. Florence Nightingale Hemşirelik Okulu’nun kurulmasına da katkılarda bulunmuştu.
Türk kadınının ilkleri
Yayınlandığı ilk günden bu yana büyük ilgi gören kadın dergisi Biba, ekim sayısında yine birbirinden çarpıcı konularla dolu. Biba, son sayısında Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihe adını yazdırmış kadınlarını inceledi. İlk kadın muhtardan belediye başkanına, ilk tiyatro sanatçısından ilk güzellik kraliçesine kadar, Türk kadınının tüm ‘‘ilk’’lerini inceleyen Biba’da Mustafa Sandal’la yapılmış sıradışı bir röportaj da var. Cumhuriyet tarihindeki ilk kadınlar şunlar:
İlk alfabenin yazarı: Melahat Uğurkan
İlk avukat: Süreyya Ağaoğlu
İlk bakan: Prof. Dr. Türkan Akyol
İlk başbakan: Prof. Dr. Tansu Çiller
İlk belediye başkanı: Müfide İlhan
İlk büyükelçi: Filiz Dinçmen
İlk Danıştay Başkanı: Füruzan İkincioğulları
İlk Danıştay üyesi: Şükran Esmerer
İlk diş hekimi: Ferdane Bozdoğan Erberk
ilk doktor: Safiye Ali
İlk dünya güzeli: Keriman Halis
İlk eczacı: Rukiye Kanat Arran
İlk emniyet müdürü: Feriha Sanerk
İlk hakim: Suat Berk
İlk hazine genel müdürü: Aysel Gönül Öymen
İlk hemşire: Esma Deniz
İlk hesap uzmanı: Müşerref Çallılar ve Güzide Amark
İlk heykeltıraş: Sabiha Bengütaş
İlk hukukçu: Beraat Zeki Üngör
İlk jet pilotu: Leman Altınçekiç
İlk karakol amiri: Nevlan Kulak
İlk kaymakam: Özlem Bozkurt
İlk kimyacı: Remziye Hisar
ilk makinist: Seher Aytaç
İlk milli eğitim müdürü: Güler Karakülah
İlk milli maç hakemi: Lale Orta
İlk muhtar: Gül Esin
İlk müzeci: Seniha Sami
İlk opera sanatçısı: Semiha Berksoy
İlk orman mühendisi: Binnaz Zehra Sert
İlk otomobil yarışçısı: Samiye Morkaya
İlk petrol mühendisi: Halide Ural Türktan
İlk pilot: Sabiha Gökçen
ilk polis memuru: Betül Diker
İlk profesör: Dr. Fazıla Şevket Giz
İlk radyo spikeri: Emel Gazimihal
İlk savcı: Tüzünkan Koçhisaroğlu
İlk sayıştay üyesi: Fehrunisa Etmen
İlk senatör ve elçi: Adile Ayda
İlk sendika başkanı: Dervişe Koç
ilk subay: Ülkü Sema Toksöz
İlk TBMM başvekili: Neriman Neftçi
İlk Türkiye güzeli: Feriha Tevfik
İlk TV spikeri: Nuran Devres
İlk vali: Lale Aytaman
İlk veteriner: Sabire Aydemir
İlk yargıtay üyesi: Melahat Ruacan
İlk yüksek mahkemesi başkanı: Firdevs Menteşe
ilk yüksek mimar: Münevver Gözeler
İlk yüksek mühendis: Sabiha Ecebilge
Cumhuriyet tarihinin ilk güzellik kraliçesi 1929 yılında yapıldı ve Feriha Tevfik kraliçe seçildi. İlk kadın vali Lale Aytaman.
İlk kadın bakan Türkan Akyol. Cumhuriyet tarihinde ilk kez sahneye çıkan kadın sanatçı Bedia Muvahhit Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen, aynı zamanda cumhuriyetin ilk kadın pilotu unvanını taşıyor.
—————-
İlklere imza atan Türk Kadınları
İlk alfabenin yazarı: Melahat Uğurkan
İlk avukat: Süreyya Ağaoğlu
İlk bakan: Prof. Dr. Türkan Akyol
İlk başbakan: Prof. Dr. Tansu Çiller
İlk alfabenin yazarı: Melahat Uğurkan
İlk avukat: Süreyya Ağaoğlu
İlk bakan: Prof. Dr. Türkan Akyol
İlk başbakan: Prof. Dr. Tansu Çiller
İlk belediye başkanı: Müfide İlhan
İlk büyükelçi: Filiz Dinçmen
İlk Danıştay Başkanı: Füruzan İkincioğulları
İlk Danıştay üyesi: Şükran Esmerer
İlk Adalet Müfettişi ve Adalet Başmüfettişi: Nazmiye Kılıç
İlk diş hekimi: Ferdane Bozdoğan Erberk
İlk Doktor: Safiye Ali
İlk dünya güzeli: Keriman Halis
İlk eczacı: Rukiye Kanat Arran
İlk emniyet müdürü: Feriha Sanerk
İlk hâkim: Suat Berk
İlk hazine genel müdürü: Aysel Gönül Öymen
İlk hemşire: Esma Deniz
İlk hesap uzmanı: Müşerref Çallılar ve Güzide Amark
İlk heykeltıraş: Sabiha Bengütaş
İlk hukukçu: Beraat Zeki Üngör
İlk jet pilotu: Leman Altınçekiç
İlk karakol amiri: Nevlan Kulak
İlk kaymakam: Özlem Bozkurt
İlk kimyacı: Remziye Hisar
İlk makinist: Seher Aytaç
İlk milli eğitim müdürü: Güler Karakülah
İlk milli maç hakemi: Lale Orta
İlk muhtar: Gül Esin
İlk müzeci: Seniha Sami
İlk opera sanatçısı: Semiha Berksoy
İlk orman mühendisi: Binnaz Zehra Sert
İlk otomobil yarışçısı: Samiye Morkaya
İlk petrol mühendisi: Halide Ural Türktan
İlk pilot: Sabiha Gökçen
İlk polis memuru: Betül Diker
İlk profesör: Dr. Fazıla Şevket Giz
İlk radyo spikeri: Emel Gazimihal
İlk savcı: Tüzünkan Koçhisaroğlu
İlk sayıştay üyesi: Fehrunisa Etmen
İlk senatör ve elçi: Adile Ayda
İlk sendika başkanı: Dervişe Koç
İlk subay: Ülkü Sema Toksöz
İlk TBMM başvekili: Neriman Neftçi
İlk Türkiye güzeli: Feriha Tevfik
İlk TV spikeri: Nuran Devres
İlk vali: Lale Aytaman
İlk veteriner: Sabire Aydemir
İlk yargıtay üyesi: Melahat Ruacan
İlk yüksek mahkemesi başkanı: Firdevs Menteşe
İlk yüksek mimar: Münevver Gözeler
İlk yüksek mühendis: Sabiha Ecebilge
Cumhuriyet tarihinin ilk güzellik kraliçesi 1929 yılında yapıldı ve Feriha Tevfik kraliçe seçildi.
İlk kadın vali Lale Aytaman.
İlk kadın bakan Türkan Akyol.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez sahneye çıkan kadın sanatçı Bedia Muvahhit
ATATÜRK’ün manevi kızı Sabiha Gökçen, aynı zamanda cumhuriyetin ilk kadın pilotu unvanını taşıyor
———
Kadın sporcularımız…
Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin toplumsal yaşamdaki köklü değişimlere en hızlı uyumu Türk kadını sağlıyordu. O yıllarca erkeğinin bir adım ardında yürüyen genç kızlarımız, spor salonlarında fırtına gibi esiyordu.
ONLAR genç cumhuriyetin aydınlık yüzleri… Onlar Türk kadının çağdaşlığa açılan ilk isimleri… Onlar Türk sporunun gururları…
Atatürk devrimleri Türk toplumunda köklü değişimleri yaratırken, yüzyıllar boyu kafes ardında kalmış, Türk kadını da bu farklılaşmadan payını alıyor, ilk kadın sporcularımız pistlerde boy göstermeye başlıyorlardı.
Yıl 1926… Ömer Besim Koşalay’ın girişimleri ve çalışmalarıyla Nermin Tahsin, Emine Abdullah, Mübeccel Hüsamettin ve Neriman gibi ilk bayan atletlerimiz pistlere iniyordu.
Yıl 1928… Dünya kadınları Amsterdam Olimpiyat Oyunları’nda pistlerde yarışma şansını elde ediyordu.
Tek başına bu örnek bile genç Türkiye Cumhuriyeti’nin toplumsal yaşamda gerçekleştirdiği değişimleri gözler önüne seriyordu.
İlk bayan atletlerimizi, kürek sporunda, Şerefnur, Vecihe, Leyla, Melahat ve Kamran hanımlar izledi.
DÜNYADA İLK VE TEK
Takvimler 1929 yılını gösterirken, Türk kadını, dünya spor tarihinde eşine belki de bir daha rastlanmayacak bir olay gerçekleştiriyordu. O yıllarda henüz bir bayan voleybol takımı bile yoktu. Ancak bir Türk kızı, Yüksek Mühendis Mektebi öğrencisi Sabiha Fırat Hanım, filede harikalar yaratıyordu. Erkek arkadaşlarından hiç de geri kalmayan bu genç kızı Fenerbahçe Voleybol Takımı’nda oynatabilmek için ilgililer hemen harekete geçmiş ve bayan sporcuların erkek takımında oynamalarını engelleyen bir madde olmadığından Sabiha Rıfat Hanım’a izin çıkmıştı.
Beş erkek ve bir bayan sporcudan oluşan Fenerbahçe Voleybol Takımı, o yıl bütün rakiplerini ezip geçmiş ve şampiyonluğu kucaklamıştı. Bu belki de Dünya voleybolunda yaşanan ilk ve tek olaydı..
Fenerbahçe Spor Kulübü Umumi Kaptanı Hayri Celaleddin (Atamer) Bey, takım kaptanı Bedii Süheyl Bey aracılığıyla, 28.01.1929 yılında Sabiha Hanım’a bir mektup gönderiyor ve kendisini kutlarken şunları yazıyordu:
TEBRİKLER EFENDİM
‘‘Bu memlekette ilk defa cem’i sporda erkek arkadaşlarla beraber oynamak suretiyle gösterdiğiniz teceddüd ve muvaffakiyetten dolayı sizi Fenerbahçe gençliği ve hey’et-i idaresi adına hararetle tebrik ederim efendim.’’
Artık tenis kortları da şenlenmeye başlamıştı. Vecihe (Taşçı), Mediha (Bayar), Adriyel (Sadak), Hidayet (Karacan) hanımlar 1927 yılında Fenerbahçe Kulübü’nün çimento zeminli kortlarında boy gösteriyorlardı.
1933 yılında ise 2 genç kızımız ay yıldızı formayı giydi. Leyla Asım Turgut ve Cavidan Elberger hanımlar Sovyetler Birliği’nde yapılan ikili karşılaşmalarda Rus rakibeleriyle yarıştılar.
Avrupalılar yüzyıllar boyunca peçe ve çarşaf altında yaşayan Türk kadınını ilk kez spor sahalarında görmüşler, şaşkınlıkla birlikte hayranlıklarını gizleyememişlerdi.
AYDINLIK YÜZLER
Cumhuriyetin aydınlık yüzleri artık her alanda olduğu gibi sporda da
rüzgar gibi esiyordu. 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları’nda İki kızımız Suat Fetgeri Aşeni (Tarı) ile Halet Çambel eskrimde ülkemizi temsil eden ilk bayan sporcularımız oluyordu.
1950 ve 60 lı yıllarda ise Gül Çiray isimli bir bir bayan atletimiz tam 47 Türkiye ve 2 Balkan rekoruna imza atıyordu. Gül Çiray, 1960 oyunlarında Aycan Önel ile birlikte ülkemizi temsil ederken, Türkiye 1988 Seul Olimpiyatları’nda bayanlarda ilk madalyasına kavuşuyordu. Tekvandoda gösteri dalında kazanılan bu gümüş madalya daha sonraki başarıların habercisi oluyordu.
Türk kadını inanılmazı başarmış, çok kısa bir sürede toplumsal yaşamın tüm birimlerinde söz sahibi olmaya başlamıştı. Sportif alanda ülkenin sınırlarını zorlayan bu büyük değişim önce Avrupa’da yankılanmış, daha sonra yer küremizin tüm toprak parçalarına yayılmaya başlamıştı.
VE İLK MADALYAMIZ
1992 Barcelona Olimpiyat Oyunları cumhuriyet kadını için ayrı bir anlam ifade ediyordu. Bu oyunlar ilk resmi madalyamızı kazandığımız olimpiyatlardı. 1973 Ordu doğumlu Hülya Şenyurt, Judoda 48 kiloda bronz madalya kazandı.
1996 Atlanta Olimpiyat Oyunları’nda, Okçulukta bir büyük sevinç ile birlikte hüznü de yaşadık. Bayan okçumuz Natalie Nasaridze ilk turda 180 atışta 168 ile olimpiyat rekoruna imzasını attı. Ancak final yarışlarında büyük bir talihsizlik yaşadı ve dereceye giremedi.
Artık Türk kadını cumhuriyetle birlikte ismini dünya sporuna yazdırmaya başlamıştı. Sadece sporcu olarak değil yönetici, antrenör ve hatta hakem olarak sporun hizmetindeydi. 75 yıl gibi kısa bir sürede Cumhuriyete yakışan bir aşama kaydetmiş, kendi sınırlarını zorlayıp maya başlamıştı.
Bu büyük değişimin bugün 75’inci yıldönümünü… İsmini buraya yazamadığımız ama başarılarını ve cesaretlerini yürekten alkışladığımız bu kadınlara Türk sporu çok şey borçlu…
31936 Berlin Olimpiyat Oyunları’nda İki kızımız Ahmet Fetgeri’nin kızı Suat Fetgeri Aşeni (Tarı) ile Halet Çambel eskrimde ülkemizi temsil eden ilk bayan sporcularımız oluyordu.
3Dünya Kadınları, 1928 Amsterdam Olimpiyatları’nda yarışma şansını ilk kez elde ederken, Nermin Tahsin, Emine Abdullah, Mübeccel Hüsamettin gibi ilk bayan atletlerimiz 1926 yılında pistlere inmişlerdi bile…
Onlarla gururlandık
Cumhuriyet Türkiye’sinde bayan sporcularımızın önemi ve başarıları oldukça büyük. Son yıllarda okçulukta büyük hamle yapan kızlarımız hedefleri delik deşik ederken, 1936 Berlin Olimpiyatlarında Suat Fetgeri Aşeni (Tarı) ile Halet Çambel eskrimde ülkemizi temsil eden ilk bayan sporcularımız oldu.
Okçularımızdan tam isabet
1962 yılında Paris’te yapılan Avrupa Şampiyonası’nda Cemal Değirmenciler ve Yücel Cavkaytar ilk şampiyonlarımız olarak kürsüye çıktılar. Ancak daha sonra tam 23 yıl madalya özlemi çektik.
Ancak herşey Natalia Nasaridze ile değişti. 1 Olimpiyat, 5 Avrupa rekoru sahibi Natalia okçuluk sporunun lokomotifi oldu. Bayanlarda pek çok Avrupa şampiyonluğuna imza attık.
TÜRK Okçuluğu gerek başarı gerekse potansiyel açısından Uğur Erdener federasyonu ile büyük bir patlama gösterdi. 1962 Paris Avrupa Şampiyonasında Cemal Değirmenciler ve Yücel Cavkaytar ilk şampiyonlarımız olurken, daha sonra 23 yıl kürsü özlemi çektik.
Türk vatandaşlığına geçen Gürcü kızı Natalia Nasaridze, bayan okçuluğunda lokomotif oldu. Bari’de Akdeniz Oyunlarında altını vururken, dünya şampiyonalarında hep bronz da çakılı kaldı. Elif Ekşi, Elif Altınkaynak, Zehra Öktem ve Deniz Günay okçuluğumuzun altın kızlarıydı.
1962’den 1990 yılına kadar madalyasız geçirdiğimiz Avrupa şampiyonalarında Zehra Öktem, Elif Ekşi ve Belgin Özbaş’dan kurulu bayan takımımız ilk bronzunu alırken, 1996 yılında Slovenya’da bayanlarımız yine altın madalyaya kilitlendi. Natali Nasaridze ve Elif Altınkaynak altın madalyayı vururken, içinde bulunduğumuz Almanya’da yapılan Salon şampiyonasında ise Deniz Günay altın kazandı.
Atlanta Olimpiyatı’nın yarı finallerinde Olimpiyat rekoru kıran bayan takımımız madalyayı kılpayı kaçırıp dördüncülükte kaldı.
Gürcü asıllı altın kızımız Natalia Nasaridze halen 1 Olimpiyat, 5 Avrupa rekorunun sahibi bulunuyor.
Hedef 10
Okçulukta hedef 10’dur. Ekşi kardeşler ile Gürcü asıllı kızımız Natalia Nasaridze ülkemize Avrupa ve Dünya şampiyonalarında büyük başarılar kazandırdılar. Bayan okçularımız Olimpiyat rekoru da kırmalarına rağmen final atışlarında dördüncülükte kalırken, Natalia Nasaridze Akdeniz Oyunlarında ülkemize ilk altın madalyayı getiren okçumuz oldu.