Azınlık kültürünün kronik mahcupluğunu üzerinden atabilmiş, siyah saçları, hukuk diploması ve savcı kimliğiyle işte buradayım diyebilen biri… O, Danimarka’nın ilk Türk savcısı… Semiha Daşbaş çocukluğu ve yaşadığı sosyal çevre göz önüne alındığında Danimarka’da doğup büyüyen diğer insanlardan çokta farklı değil.
Ancak O, yaklaşık 58 bin Türkiye kökenli insan arasından çıkan ilk savcı! Danimarka’daki ki şiddet olaylarının çoğunluğundan yabancıların sorumlu tutulduğu bir ortamda, yabancı kökenli biri olarak Danimarka’nın daha adil bir ülke olması için hizmet ediyor. Kendisiyle çocukluğu, eğitim hayatı ve savcı kimliği hakkında konuştuk.
“Yaptığımız en iyi yatırım çocuklarımıza yaptığımız yatırımmış“
1978 yılında Sivas’ın Şarkışka ilçesinden Danimarka’nın Ringsted şehrine göç eden Abidin ve Ayşe Daşbaş çiftinin burada 5 kızı bir de oğlu olur. İlk çocuklarına Filiz adını verirler. Daha sonra ise Hülya ve Semiha adını verdikleri ilk ikiz çocukları dünyaya gelir. İlk ikiz diyorum çünkü Daşbaş ailesinin Fatma adını verdikleri dördüncü çocuklarından sonra Saliha ve Salih adını verdikleri ikinci ikizleri de dünyaya gelir. Danimarka sosyal imkânları geniş bir ülke olsa da 6 çocuğu okutmak kolay olmamıştır. Fakat bu Daşbaş çiftinin geri adım atmasına neden olmaz, çocuklarının eğitimi için hiçbir masraftan kaçınmazlar. Her ikisi de çalışır; baba tercümanlık yapar anne ise on yıl kadar bir kreşte eğitmenlik yaptıktan sonra Belediye otobüslerinde şoförlük yapar. Emekleri karşılıksız kalmaz, en büyük kızları Tıp fakültesini bitirir ve diş hekimi olur. Semiha ise Hukuk Fakültesini bitirir ve Danimarka’nın ilk Türk savcısı olur.
Abidin ve Ayşe Daşbaş çifti çocukları için yaptıkları hiçbir şeyden pişmanlık duymuyor. Bu bağlamda baba Abidin Daşbaş’ın şu sözü bir şekilde çocuk yetiştirmek zorunda kalan herkesin kulağına küpe olacak mahiyette: “Geçmişe dönüp baktığımızda görüyoruz ki; yaptığımız en akıllı yatırım çocuklarımızın eğitimine yaptığımız yatırımmış!“
İşte Semiha böyle çalışkan ve basiretli bir anne babanın çocuğu olarak dünyaya gelir. En büyük rakibi bugün diş hekimliği yapan ablası Filiz’dir. Zamanla aralarında tatlı bir rekabet oluşur. Semiha hem bu tatlı rekabette ablasını geçmek için hem de kendileri için gecesini gündüzüne katan ailesini utandırmamak için hep biraz daha fazla çalışması gerektiğini bilir. Büyüdükçe çalışkanlığı ve rekabeti seven yapısıyla arkadaşları arasından sıyrılmayı başarır. Annesinin sürekli çalıştığını gören Semiha en azından ev işlerinde sana yardımcı olayım dediğinde ise: “Sen sadece derslerinle ilgilen bu bana yeter“ cevabını alır. Nitekim Semiha da öyle yapar. Bütün okul hayatı boyunca bir tek kırık not almaz.
Semiha: “Tıp mı okusam, hukuk mu“
İlk okulu Ringsted’de okuyan Semiha yine aynı şehirde liseye başlar. Yabancılar arasındaki liseye devam etme oranının çok yüksek olmadığı Danimarka’da O liseyi onuncu yıla uzatmadan, dokuz yılda bitirir. Bu konuda bugün diş hekimliği yapan Filiz ablasını da geçmiştir. İş üniversitede bölüm seçmeye geldiğinde ise; Semiha’nın aklında birbiriyle çokta ilgisi olmayan iki farklı alan vardır: Tıp ve Hukuk.
Kalın kitapları ve ağır ders programları dışında ortak noktaları olmayan bu iki bölüm arasında tercih yapmak zorunda kalan Semiha babasının da yönlendirmesiyle Hukuk okumaya karar verir.
2000 Yılında Arhus Üniversitesi Hukuk Fakültesi için başvuru yapmıştır: kabul edilir. Danimarka’nın en iyi hukuk eğitimini veren üniversitesinde iki yıl okuduktan sonra babasının ‘Ringsted’e yakın bir yere gel’ ısrarlarına dayanamayıp Kopenhag Üniversite’sine geçiş yapar ve buradan 2007 yılında mezun olur.
“Üniversite nasıl geçti, zor olmadı mı onca kalın kitapla mücadele etmek?“ diye sorunca Semiha: “Zor olduğu zamanlar olmuştur ama ailem beni sürekli desteklediği için bana derslerimle ilgilenmek dışında yapacak bir şey kalmıyordu o yüzden üstesinden gelebiliyordum“ diyor.
Bir süre çeşitli yerlerde staj yapan Semiha 2007 yılında savcılık başvurusu yapar. Başvurusunu inceleyen Adalet Bakanlığı; üniversitedeki iyi notları ve staj yaptığı çeşitli kurumlardan aldığı olumlu referans mektupları sayesinde kendisini savcılığa kabul eder. Çiçeği burnunda savcı Næstved şehrine tayin edilir ve 2 yıl kadar orada görev yaptıktan sonra başkent Kopenhag’a döner. Halen başkentte savcılık yapan Semiha şimdilik Danimarka’da ki tek Türkiye kökenli savcı.
Her gün Kopenhag’da işlenen çeşitli suçlarla ilgili birçok dava onun masasına getiriliyor. Bunların bazılarını mahkemeye taşıyor, bazılarını taşımıyor. Ama şurası kesin ki O, yabancı kökenli birisi olarak Danimarka’nın daha adil bir ülke olması için hizmet ediyor. Pek çoklarının, ‘Danimarka’da işlenen suçların büyük bir bölümünden yabancılar sorumludur’ dediği bir ortamda böyle bir hizmeti ifa etmenin kendisi bile başlı başına bir başarıdır. Kendisini tebrik ediyor ve herkese örnek olmasını diliyoruz. [EMRE OĞUZ-KOPENHAG]
gercekten tebrıkı ederım basarılar