“Avatar”, “Date Night”, “Ghost Rider”, “Kill Bill” gibi gişe rekortmeni Hollywood filmlerinin afişlerine imza atan dünyaca ünlü Türk grafiker Emrah Yücel, eşi Simla, çocukları Ada ve Dada ile yaşadığı Los Angeles’taki evinin kapısını ilk kez Hello!’ya açtı.
Sizi Hollywood’daki tasarım çalışmalarınızlaa tanıyoruz. Ama kendi hikâyenizi bir de sizden dinleyelim. Türkiye’nin neresindensiniz mesela?
– Emrah Yücel: Aslen Gaziantepli’yiz, bütün akrabalarım da orada ama ben Diyarbakır doğumluyum. Bunun da ilginç bir hikâyesi var: Babam Dicle Köy Enstitüsü’nde çalışırken, orada kendisi gibi öğretmen olan annemle tanışıyor ve evleniyorlar. Bir yıl sonra Diyarbakır Ergani’de bir sağlık ocağında ben dünyaya geliyorum. Diyarbakır’dan ben 6 aylıkken ayrılıyoruz; çünkü Ankara’ya tayinleri çıkıyor. Hayatımda bir daha hiç Diyarbakır’a gitme şansım olmadı. Benim doğumumdan yaklaşık bir yıl sonra babamın öğrencilerinden biri gelip “Hocam, biz Emrah ismini çok sevdik. Aslında Diyarbakır’da Emrah ismi yoktur, Erzurum’da kullanılır. ızniniz olursa ben yeni doğan yeğenimin ismini Emrah koymak istiyorum” diyor. Babam da “Bizim için şereftir” diye karşılık veriyor. O kişi şimdilerin Küçük Emrah’ı… Babam Ankara’ya taşındığı yıllarda yeteneğini geliştirerek ve eğitim görerek film yönetmeni oldu. Sonradan Londra’da, BBC’de göreve başladı. O sayede biz de Londra’ya taşındık. ılkokulu orada okudum. Bu yıllar tasarımcı kimliğimin oluşmasında önemli… Dünya kültürüyle tanışmam, temel sanat eğitimi almam o yıllarda oldu.
Peki kendinizi nereli hissediyorsunuz?
– E. Yücel: “şu yerliyim” demek için oralı gibi hissetmek gerekiyor. Anne tarafından pek çok akrabamız olduğu için Gaziantep’e daha yakınım. Ama hiç orada yaşamadım. Çocukluğum ve gençliğim Ankara’da geçti. 1980’lerin Ankara’sı benim için çok özeldir. O yıllarda Ankara’da yetişen pek çok yetenek dünyanın birçok yerinde önemli noktalara geldi.
BAŞARILARIM HEP HOLLYWOOD IŞIĞININ GÖLGESİNDE KALDI
İnsanlar sadece Hollywood’da olmanızla ilgileniyor. Bu sizi rahatsız ediyor mu?
– E. Yücel: Evet. Hollywood dışında pek çok iş üretiyoruz. Yaptığımız bazı işler Hollywood’un parıltılı ışıklarının gölgesinde kalıyor. Örneğin geçen sene Amerika’da Yılın Tasarımcısı Ödülü’nü kazandım. Ayrıca Hollywood’da iki kez Key-Art ödülü aldım. Tüm dünyada web tasarımıyla ilgili en önemli ödül olan Webby ödülünü aldım. Los Angeles Times’da benimle ilgili yazılar çıktı. Birleşmiş Milletler Turizm Örgütü yaptığım Türkiye Tanıtım Kampanyası’nı en başarılı ülke tanıtım kampanyası seçti. Ama bunlar hakkında Türkiye’de hiç haber yapılmadı. Hollywood’da bir gazetede Nicole Kidman’la bir fotoğrafım çıkınca Türkiye’de de tanınmaya başlandım. Buna bir taraftan şaşırıyorum, bir taraftan da gülüyorum.
Hem çok kontrollü, çok organize hem de her şeyin doğal akışında ilerlediği bir yaşam söz konusu. Bunu nasıl başarıyorsunuz?
– E. Yücel: Radarlarım mümkün olduğunca açık. Bu, bir göçmen alışkanlığı sanırım. Olasılıkları, imkânları ve hem iyi hem kötü ihtimalleri önceden algılamaya çalışıyorum. Bu sayede krizler şaşırtıcı olmuyor, soğukanlılığımı koruyabiliyorum. Birazcık da zamanla Türkçe’de “tuzu kuru” denilen noktaya geldik galiba.
İLK GÖRÜŞTE AŞIK OLDUK BİR DAHA HİÇ AYRILMADIK
Emrah Yücel’i yaptığı işlerden dolayı tanıyoruz ama eşi olarak ilk kez röportaj veriyorsunuz. Biraz sizi tanıyabilir miyiz?
– Simla Yücel: Ankara’da doğdum ama İstanbul’da büyüdüm. Boğaziçi Üniversitesi’ni bitirdim. Okulu bitirir bitirmez insan kaynakları alanında uzmanlık eğitimi için California’ya geldim. Los Angeles’ta insan kaynakları eğitimi gördükten sonra bir firmanın insan kaynakları müdürü olarak işe girdim ve orada beş yıl çalıştım.
Eşinizle nasıl tanıştınız?
– S. Yücel: Los Angeles’ı Türkiye’den ziyaret eden ortak arkadaşlarımız aracılığıyla birbirimizden haberimiz oldu. Ablamın ve Emrah’ın arkadaşı Levent Özbek, Los Angeles ziyaretleri sırasında bizi tanıştırmaya çalıştı ama olmadı. Buluşamadık. Sonra Emrah beni aradı ve bir “blind date” yaptık. Ve her şey o gece başladı.
İlk görüşte aşk diyebilir miyiz?
– S. Yücel: Kesinlikle, o günden beri ayrılmadık.
Kaç yıldır birliktesiniz?
– S. Yücel: 11 yıldır birlikteyiz. Sekiz yıldır ise evliyiz. Los Angeles’a geldiğimde 22 yaşındaydım.
ÇOCUKLARIMIN AYAKLARINA DOKUNMAK BİLE HUZUR VERİYOR
Çocuklarla birlikte gününüz nasıl geçiyor?
– S. Yücel: Yoğun bir tempo. Sabah saat 06.00 itibariyle günümüz başlıyor. Çocukların okulları, aktiviteleri, sosyal sorumluluklar, evin ihtiyaçları derken bir bakıyorum akşam olmuş. Ayrıca Emrah’ın iki şirketine de insan kaynakları konusunda danışmanlık yapıyorum. Özellikle Amerikan kanunları gereği bu alan özel ilgi gerektiriyor.
Bu yoğun tempoda Ada ve Dada’ya yeterince vakit ayırabiliyor musunuz?
– E. Yücel: Her akşam saat 08.00-09.00 arasında eve geldiğimde uyumuş oluyorlar. Ayaklarına dokunmak bile bana huzur veriyor. Hafta sonları bizim için büyük fırsat. Delilerle biz de deliriyoruz…
Başka bir hobiniz var mı?
– S. Yücel: Spor yapmayı çok seviyorum. Zaten Los Angeles’ta yaşayıp da spor yapmamak olmaz. En çok paten yapmayı seviyorum. Gerçi çocuklardan dolayı eskisi kadar ilgilenemesem de hafta sonları Malibu’ya gittiğimizde mutlaka roller’ımı yanıma alıyorum. Bunun dışında haftanın iki günü fitness yapıyorum. Emrah da fırsat bulduğunda eskrim yapıyor. Dada da eskrim öğrenmeye çok meraklı… ıleride babası ile maç yapacak.
– E. Yücel: Sanat, hayatımızın önemli bir bölümü. Tasarım sanattan beslenen bir alan olduğu için bu alanda her şeyi takip ediyoruz. Evimizde iyi bir koleksiyonumuz var. Hem Türk hem de Avrupalı sanatçılardan oluşan karma bir seçimimiz var.
Yeni hayalleriniz ve dilekleriniz…
– E. Yücel: Ülkemizden uzakta yaşadığımız için orayı çok özlüyoruz. 15 yıldır Amerika’dayız. Önümüzdeki yıllarda Türkiye ile daha çok çalışabilmek ve bu sayede keyfini çıkarabilmek niyetindeyiz. Özellikle çocuklarımızın kökenleri ile bağlarının güçlenmesini arzu ediyoruz.
ADA BABASININ KIZI DADA İSE BANA ÇEKMİŞ
Çocuklarla iletişiminiz nasıl?
– S. Yücel: Kızım Ada, deli dolu, çok eğlenceli, yerinde bir dakika bile durmayan bir çocuk. Enerjisi hiç bitmediği için zaman zaman yorucu olabiliyor. Dada ise üç yaşında olmasına rağmen çok aklı başında, huzurlu ve uyumlu. Aralarındaki en büyük fark oğlum Dada, yemek zamanı “ıçeri gelmelisin” dendiğinde hemen söz dinler. Ada ise tam tersi. Bir şeyi birçok kez tekrarlamak gerekiyor. Çok inatçı, dediğim dedik bir kız. Tam babasının kızı. Oğlumsa bana çekmiş…
http://www.hurriyet.com.tr/magazin/magazinhatti/17341886.asp?gid=222