Müthiş Türk lakabıyla anılan ve 22 yıldır Amerika’da yaşayan Ali Rıza Bozkurt Kimdir
Harvard Üniversitesi’nde araştırmacı uzman olarak görev yapan ve 2004’te ABD senatosuna girme şansını elde eden ilk Türk olan Bozkurt, Fatih Üniversitesi’nin davetlisi olarak geldiği Türkiye’de ‘Değişen Dünya Dengeleri’ konulu bir konferans verdi. Bozkurt, 11 Eylül’den sonra Türkiye’nin yeni döneme uyum sağlamasının yolunun yeni bir meclis tarafından düzenlenecek anayasadan geçtiğini ve AB’nin demokratikleşme açısından vazgeçilemeyecek bir kurum olduğunu belirtti.
Bozkurt, “Bugün Kopenhag Kriterleri ile bireyin üstünlüğü olgusu devletin üstünlüğü olgusuna galip geldi. AB’deki 15 devlet birçok haklarından vazgeçti. Askeri gücünü teke indiriyor. Kendi hukuklarının üstünde olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını kabul ediyor. Oysa Türkiye’de demokrasi seçimle özdeşleşmiş görünüyor. Bu dananın kuyruğundaki en son kıldır. Türkiye AB’ye girmesin diye uğraşanlar var; ancak bir kez girdiğinde bütün aşırılıkları ve sorunları törpülenecek.” dedi.
Anayasa’nın baştan itibaren değiştirilmesi gerektiğini, 1982 Anayasası’na kanat takılsa bile bir işe yaramayacağını aktaran Bozkurt, yeni anayasanın da mevcut Meclis tarafından değil; “Anayasa Hazırlama Meclisi” tarafından yapılması gerektiğini kaydetti. Körfez Savaşı sırasında baba Bush ile yakın ilişkisi olan ve geçen yıl Cumhuriyetçi Parti’den senato adayı olarak ön seçimleri kazanan Bozkurt, 2004’te yapılacak seçimleri kazanması durumunda ABD senatosuna giren ilk Türk olacak. Bozkurt, New Jersey senatörü olmayı hedefliyor.
—————————————————————–
Amerikan rüyasını gerçekleştiren işadamından değerlendirmeler: Bu halk kötü yönetimi iplemiyor, engele rağmen ilerliyor. Türkiye’de sadece şikâyet var, teşhis ve çözüm yok. Akademisyenler fikir üretmeye üretmeye, fikir tembelliğine uğramışlar. Münferit çıkışlar bastırılıp kişinin kuyruğuna teneke bağlanıyor. Global sermaye dünyayı geziyor, sadece Türkiye’ye gelmiyor.
Ali Rıza Bozkurt
Onu Amerika’ya götüren ‘bir rüyadan’ öte bir ‘kaçış’ olmuştu. Sokakta çatışmaların yaşandığı bir dönemde, çocuklarını daha güvenli bir ortamda yetiştirmek için Amerika’ya yerleşti. Amerikan vatandaşlığıyla birlikte başarı, para, şöhret birlikte geldi. Ve kamuoyu onu Amerikan rüyasını gerçekleştiren ‘Müthiş Türk’ olarak tanıdı. Amerika rüyası gören başka Türklerin örnek aldığı işadamı Ali Rıza Bozkurt, 20’den fazla ülkede inşaattan madene, petrolden ticarete kadar çeşitli alanlarda yatırım yapıyor. Ali Rıza Bozkurt, işadamlığının yanı sıra 18 yıldır Amerikan siyasetinin içinde. Amerikan Başkanı George W. Bush’un seçim kampanyasını yürüten ekibin içinde yer alan Bozkurt’un, 2008’de yapılacak seçimlerde Amerikan Kongre üyeliğine seçilme planları var. Bozkurt, Türkiye’ye bakışını, eleştirilerini, kendi hayatının muhasebesini Tempo’ya yaptı.
Amerikan rüyasını gerçekleştiren biri olarak bugün geriye baktığınızda bilançonuzu nasıl buluyorsunuz?
İstediklerimin onda birini bile yapamadım. O yüzden 60 yaşında yeniden okuma ihtiyacı duydum. Harvard Üniversitesi’ne bağlı Kennedy School Of Goverment’a kabul etmeleri benim için bir onurdur. Halen dekan komitesinde görev yapıyorum. Hayat programımda 50 yaşından sonra para pulla uğraşmamak vardı. Beş yıl gecikmeyle işlerimi profesyonellere devrettim. İş hayatı afyonkeşlik gibidir. Afyonun zararlı olduğunu bilirsin ama bırakamazsın. Şimdi şirketlerimi uzaktan seyrediyorum. Resimle, kitap yazmakla, özel zevklerimle uğraşıyorum.
Sizden başka, bu rüyayı gerçekleştiren ikinci bir müthiş Türk çıkmadı. Bu, sizin becerinizden mi, yoksa şansınızın yaver gitmesinden mi kaynaklanıyor?
Amerika’da benden 100 kat daha becerikli Türkler var. Bazıları maddi açıdan akıl almaz boyutlarda çalışıyorlar. Yıllık cirosu üç-beş milyar dolar olan, Amerika’nın en tanınmış şirketlerini yöneten Türkler var. Ahmet Ertegün gibi Amerika’nın hayranlıkla takip ettiği biri bulunuyor. 10-25 yaş arasındaki bir Amerikalı üç dönem önceki başkanın adını hatırlayamaz ama Ahmet Ertegün’ün kim olduğunu bilir.
18 yıldır Cumhuriyetçi Parti’nin üyesisiniz. Türkiye’de bir partiye sadakat bu kadar uzun süreli olamıyor.
Parti demek fikir demektir. Parti, menfaatlerin bölüşüldüğü bir yer değildir. Amerika’daki devlet yapısı öyle kurulmuş ki, politikacı istese de hırsızlık yapamaz. Bu, insanların iyiliğinden kaynaklanmıyor. Amerikan Kongresi üyelerinin maaşları 220 yıl sonra değişti. Çalıp çırpacak bir şey olmayınca geriye sadece fikirler kalıyor.
Kongre üyesi olma planlarınızı neden 2008 seçimlerine ertelediniz?
Partinin genel politikasında mutabıkım. Fakat bazı detaylarda ayrılmalar var. Ayrıca 2008’de Amerika tarihinde bir değişim yaşanacak. Kadın adaylar dövüşecek gibi görünüyor. Hillary Clinton ve Christie Whitman yarışacak. Whitman iki dönem New Jersey Valiliği yaptı. Dünya hakkında yazıp çizdiğim şeyler Whitman’ın fikirleriyle çok uyuşuyor. Whitman ilk valilik adaylığını benim evimdeki bir yemekte açıklamıştı. Yakın ilişkilerimiz olan bir insan. Birçok ilke imza attı. Amerika, Bush’un ikinci tur seçimlerine hazırlanıyor. Whitman, Çevre Bakanlığı’ndan istifa edip kargaşadan uzaklaşmak istedi. Yeni başkan için yeni bir dünya manifestosu hazırlayan ekibin içinde yer almak benim için tarihi ve ulvi bir görev.
Kongre üyeliğine seçilmeniz Amerika’da yaşayan Türkler için ne anlam taşır?
Amerika, din, dil, ırk ayrımını çok aşmış. Ben 40 yaşından sonra Amerikalı oldum. Türkiye’de dostlarımla rakı sofrasında iki kadeh içmeyi, Amerikan başkanıyla 40 gün aynı odada oturmaya tercih ederim. Türkiye de artık merkeziyetçi olmasın istiyoruz. Bütünlüğünü korusun ama içinde yaşayan renkleri de kabul etsin. Bütünlük içinde olmak için tek olmak gerekmiyor.
İşadamı ve siyasetçi kimliğinizin yanında akademisyen kimliğiniz de var. 58 yaşında Harvard Üniversitesi’ne araştırmacı olarak girdiniz. Bu, hırs mı, öğrenme isteği mi, eksiklikleri kapatma mı?
Ben mühendisim, İTÜ mezunuyum. Sosyal konularla çok fazla bilimsel olarak ilgilenmemiştim. 1990’lı yıllarda dünyada edindiğim intibaları Türkiye’ye yararlı olsun diye kitap haline getirmek istedim. 15 gün banda okudum, çocuklar daktilo ettiler. ‘İşsize İş Reformu’ adı altında ilk kitabımı çıkardım. Ben ona ‘cahiliye’ dönemi kitabım diyorum. Ama şimdi okuduğumda keşke hep cahil kalsaydım diyorum. Kamilleşince birçok konuda heves kayboluyor. Bu kitabı yazarken bir sürü soru aklıma takıldı. Kaynağına inmeden rahat edemedim. Ayrıca Amerika’da politika ile ilgilenince çok soru soruyorlar. Detaylı bilgin yoksa kısa zamanda ıskartaya çıkarıyorlar. Gördüklerimi mektebinde okumak için okula gittim.